''Kötü bir yazarın iyi bir sözünü alıntılamaktan asla utanmayacağım.'' Seneca, Ruhun Dinginliği Üzerine, 11.8

Kierkegaard

                   Delikanlılığında, bir din bilim öğrencisiyken pek çalışkan sayılmazdı; garip bir yaratıktı, insanlarla birlikte yaşamak için yaratılmışa benzemiyordu: bedeni çarpık çurpuktu, cırlak sesi ve çirkinliğiyle kendisi bile alay ederdi; ruhsal bakımdan ise, üstünlüğünün bilinci onu alaycı ve iğneleyici yapmıştı; alıngandı, eleştirileri hoş görmez, saldırgan sözlerle karşılık verirdi. Bunun yanında zengin bir öğrencinin rahat yaşamını sürdürdü ve çocukluk yıllarının kitaplara kapanarak geçirdiği günlerinin ve yoksunluklarının öcünü çıkarır gibiydi. Tiyatroya ve kahvehanelere gider, sert içkiler içer, bir züppe gibi giyinir, kokular sürünür ve her çeşit eğlenceye dalardı; öyle ki, bir tek yılda, günümüzün parası ile bir milyon franga eşit bir borca girmişti. Ne var ki bu  yaşantı ona mutluluk getirmedi. 1836 yılının Nisan ya da Mayıs ayında şu notu düşer: ''Biraz önce bir akşam toplantısından döndüm; toplantının ruhu bendim: ağzımdan nükteler savruluyordu, herkes gülüyordu, bana hayranlık duyuyordu ama gene de kalkıp kaçtım ve buraya çektiğim bu çizginin, yeryüzü küresinin yarıçapı kadar uzun olması gerek... Kafama bir kurşun sıkı vermek istiyordum.'' 
              Paul Foulquie,Varoluşçunun Varoluşu, (çev. Yakup Şahan) Toplumsal Dönüşüm Yay., 1998, s.101