Ayrıca bazı dinsel davranışlar da avcıların uygarlıklarına özgüdür: Hayvanın öldürülmesi ritüel oluşturur, bu da Yabanıl Hayvanların Efendisi'nin avcının yalnızca beslenmek için ihtiyacı olduğu kadar öldürüp öldürmediğini ve besinin boşa harcanıp harcanmadığını denetlediği yolunda bir inancı beraberinde getirir; kemiklerin, özellikle de kafatasının hatırı sayılır bir ritüel değeri vardır (bunun nedini büyük olasılıkla kemiklerin hayvanının ''ruhunu'' ya da ''canını'' barındırdığına ve Yabanıl Hayvanların Efendisi'nin iskeletten yola çıkarak yeni bir et oluşturacağına inanılmasıdır); bu nedenle kafatası ve uzun kemikler dalların üstünde veya yüksek yerlerde sergilenir; bazı halklarda öldürülen hayvanın ruhu ''tinsel vatanına'' gönderilir (krş. Aynuların ve Gilyakların ''ayı bayramı''); Yüce Varlıklar'a öldürülen her hayvandan bir parça (Pigmeler, Filipinler'deki Negritolar, vd) veya kafatasını ve uzun kemiklerini sunma (Samoyedler, vd) âdeti de vardır; Sudan'ın bazı halklarında genç adam ilk avını öldürdükten sonra bir mağaranın duvarlarını onun kanıyla boyar.
Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi -
Taş Devrinden Eleusis Mysteria'larına- Cilt I, (çev. Ali Berktay), İstanbul; Kabalcı, 2007 (2.Baskı), s.22-23