''Kötü bir yazarın iyi bir sözünü alıntılamaktan asla utanmayacağım.'' Seneca, Ruhun Dinginliği Üzerine, 11.8

Varoluş

Varoluş- Heidegger, genel olarak var olmak nedir? sorusuna yanıt arardı; Jaspers ondan ayrılarak, üç alana ayırmış olduğu somut varoluşların betimlenmesi üzerinde durmak ister: Bilimin konusu olan dünya; özelliği içinde ele alınan, ''ben''(varoluş sözcüğü asıl buna uygun düşer); dünyanın olduğu gibi ''ben''in de ötesinde bulunan ve öteki düşünürlerin Tanrı adını verdikleri, aşkınlık. 
Tüm varoluşçular için olduğu gibi Jasper için de, var olmanın özü özgürce seçmektir; ama, varoluşsal özgürlük anlayışı Sartre'ınkine çok benzer. Olmak istediğimiz şeyin seçimi akılla ilgili değildir, nedenlere, kanıtlara bağlanmaz; herkes yaptığı seçimden gene de sorumludur; çünkü bu seçme, onun kendisidir; bundan ötürü de kötü seçmiş olmak korkusu ile, insanda iç sıkıntısı yaratır; insan, ayrıca, sınırsız bir varoluş isteniminden de sorumludur; bu da, Tanrı olmayı istemiş olan bir yaratığın suçluluk duygusunu besleyen ölçüsüzlüktür.

Paul Foulquie, Varoluşçunun Varoluşu (çev. Yakup Şahan), İstanbul; Toplumsa Dönüşüm, 1998, s.107-108