Bir nesneye dokunmak üzere elinizi uzattığınızı düşünün. Sertlik ya da yumuşaklık hissi, atomlarımın nesnenin atomlarına gerçekten dokunduğu anlamına mı geliyor? Atomlar sadece uzaktan güç uygulanabiliyorsa, bir atom merkezi başka bir atom merkezine yaklaştıkça uyguladıkları itici kuvvet artacaktır. İlkesel olarak, nüfuz edilemez iki atomun aynı alanı kaplamalarını engelleyen kuvvet, merkezler bir araya geldiğinde sonsuz değere ulaşır. Bu yüzden atomların başka bir cismin atomlarına gerçekten ''dokunmuyor'', tepki sayesinde birbirlerinin kuvvetini uzaktan hissediyorlar: Cisim ne kadar sertse, itici kuvvet o kadar yoğundur. Atomlar arasındaki alan, boş alanlara sahip bir ortamla doldurulsa bile, aynı paradoks, ortamın parçacıkları arasındaki kuvvet aktarımı için söz konusu olacaktır. Öyle görünmesine rağmen, iki cisim asla gerçekten temas etmemiştir.
Uzaktan etkinin başarısı bu olayı kendisi dışında hiçbir açıklama bulunmamakla lanetlemiş gibidir. Newton, Bentley'e yazdığı mektupta sanki bunun farkına varmıştır: ''Maddesel olmayan bir şeyin aracılık yapmasını''nı aramaktadır. Bu noktada, söz konusu paradoksların alan kavramıyla çözüleceğini önceden görmüştür; alanlar maddesel olmasa da atomlar arasında aracılık yaparlar, atomdan atoma kuvvet iletirler.
Peter Pesic, Çift Görmek ( Fizik, Felsefe ve Edebiyatta Ortak Kimlikler), (Çev. Mehmet Doğan), İstanbul; Boğaziçi Üniversitesi Yay., 2010, s.79-80