Sadko, 1876, The Russian Museum, St. Petersburg |
Varlık Çobanı
Kaybolduğum bir rüyanın içinde konuşuyorum.
Uzaydaki milyarlarca kum tanesini, güneşin ışık sütüyle besleyip karanlıkta filizlenmesini bekliyorum. Bir haber var! Karanlıkta fısıldıyor. Yıldızlardan gelen kozmik çığlık, gözlerimden içeri akıyor ve her atomu fikirlerden oluşan varlığımda, titreşimlerden meydana gelen cümlelere dönüştürüyor beni. İşte ben, üzerimde ve altımda duran ve beni değil benimle kendisini sıkıştıran bu iki alemi, havadan ve topraktan yüzeyler arasında yaşamın devamını, zamanın döngüsel ruhunda sürdüren bir aracıyım, varlık çobanıyım*, bu uzay benim tarlam ve yıldızlar fikirden kelime formunda sesten tohumlarım. Kendi sesinle dinle beni! Bereketsiz tanrısal form? İnsana benzeyen bir görüntünün yanılsaması, gerçek bir ağacım... Ve izle doğan güneşi; o ki, kendi sıcaklığını duyamaz! Ve izle Ay'ı; o ay ki, güneşin yükünü ve ışığını uzaklıklara taşır ve taşıdığı ışığı göremez! Ve mavi kum; o ki, filizlenen bir uzay tohumu... Anlamın kaynağı, evim, kabuğum, ve koynunda yol aldığım yaşamım. Beni içinde taşıyan bu organik uzay gemisi, işte ilerliyorum kendi yörüngesinde seyahat eden bu sessiz tohumdan gezginin içinde... Ölüm ve yaşam birbirini taklit ediyor, belli bir hızdan sonra. Kozmik mesafeler, gözlerimi diktiğim uzaklıklar, cümlelerimde kısalan... Sessiz boşlukların taklidi bu alem, bir akordeon hareketi gibi genişleyip çöküyor... Dayanamadığım mecazlarla kaç kere büyük patlama yaşandı ve uzay enerjinin yayılmasını enerjinin limitlerine yani evrenin gerçek kıyılarına ulaştırdı? Tıpkı sahile vuran dalgalar gibi her damlasında bir ruh var bu enerji akıntısının ve çöken ışık mezarlarının yarattığı kara deliklerin fırlattığı ruh volkanlarının. Tanrının tezi çöküyor, umut tükeniyor, tehlikeyi hissediyorum, zamanın kokusunu alıyorum. Maddenin konuştuğunu kendi bilimsel davranışlarıyla dinliyorum. Gözlerimden zihnime akan ışığın, kırılma açılarında ve karanlık benliğimin gölgelerinde evrenin doyduğunu ve çökmeye doğru yol aldığını tadıyorum. Yeni bir büyük patlamaya evriliyor evren. Zaman türbülansına içine girdik. Çöküyoruz! Yoklukta bir olacağız hiçbir maddesel iz bırakmadan hiçliğe geri evriliyoruz. Şu bir gerçek, matematiksel denklemler bizi tekrar buraya getirecek! Yeni bir büyük patlamayla donmuş enerji formlarında yerini tekrar alacak evren. Zaman ötesi zamanlarda, tıpkı bundan önce olduğu gibi, tıpkı bundan sonra olacağı gibi, tıpkı geçmiş ve geleceğin şimdiki zamanda yer ve gökle bir olması gibi! Sadece hisset, rüyalarını hisset!