''Bilemem,'' diye iç geçirdi Fizban. ''Sorun şu, şimdi ne yapacağız?''
''Bilmiyorum,'' dedi Tas perişan bir halde. ''Düşünmesi gereken ben olmamalıydım. Ben eğlence olsun diye katılmıştım bu yolculuğa. Tanis'i veya diğerlerini uyaramayız, çünkü nerede olduklarını bilmiyoruz. Ve etrafta dolaşıp onları aramaya başlarsak, yakalanıp işleri daha da berbat bir hale sokabiliriz!'' Elini çenesine koydu. ''Biliyor musun,'' dedi olağandışı bir ciddiyetle, ''bir keresinde babama kenderlerin neden küçük olduklarını, neden bizim insanlar ve elfler gibi büyük olmadığımızı sormuştum. Gerçekten hep büyük olmak istemişimdir,'' dedi yavaşça ve bir an için sessizleşti.
''Baban ne demişti?'' diye sordu Fizban kibarca.
''Kenderlerin, küçük şeyleri başarabilmek için küçük yaratıldıklarını söylerdi. 'Eğer dünyadaki büyük şeylere yakından bakacak olursan' demişti, 'bunların bir araya gelmiş ufak şeylerden oluştuğunu görürsün.' O aşağıdaki koca ejderha, kan damlalarından başka bir şey değildir belki de. Ve bütün farkı yaratan da küçük değişikliklerdir.''
Margaret Weis & Tracy Hickman, Güz Alacakaranlığ Ejderhaları (Ejderha Mızrağı Destan I. Kitap), Çev. Çiğdem Erkal İpek, İstanbul; İthaki, 2018. s.443
