Aquinas'a göre kişilik, akıllı varlıklarda bulunabilecek özel bir bireylik türüdür. Üstelik Tanrı'nın içinde üç kişi vardır, hepsi de birbirine denktir. Yine de her birini ötekilerden farklı bir cinse mensup kılan, nakledilemez nitelikleri vardır: Baba, Oğul, Kutsal Ruh birbirlerinden ayrıdır.
Nakledilemez bu nitelik, gerçek bir kişi olmanın işaretidir (Aquinas böyle der), ayrıca insanlar birbirinden, her kişi kendi başına bir tür sayılacak kadar farklı mıdır, yoksa bütün sarıçam ağaçlarının bir canlı türü meydana getirmesi gibi bütün insanları bir tür olarak mı saymalıyız sorusunu akla getirir. Bu soru bireylikle ilgili derin meseleleri ortaya koyar, önemli bir sorudur. Burada gözden kaçabilecek can sıkıcı bir mesele var: Eski zamanlarda kişi (person) sayılmak büyük bir itibar getirirdi. ''Persona'', aynı zamanda, trajedi dramalarında karakterlerin giydiği maskeye deniyordu.
Yunanlıların ya da Romalıların zamanında yaşasaydık çoğumuzun kişi sayılmayacağını düşünmek can sıkıcıdır, hem de sadece o yüce, trajik anlamında değil, en açık yasal anlamında bile kişi sayılmazdık. Roma hukukuna göre, sadece aile babaları, yani paterfamillia'lar yasaların gözünde kişi sayılıyordu; çocukları ve köleleri de dahil evindeki herkes onun yetkesi altındaydı, bu da onların hayatlarını hükmedebileceği anlamına geliyordu; isterse onları öldürebilirdi bile.Kölelerin, eşinin ya da kızlarının ona tabi olması bir yana, baba yaşlandıkça oğulları bile, yaşları ne olursa olsun, kişi sayılmıyordu. Baba özellikle onlara kişilik bahşetmedikçe durumları değişmiyordu. İlk Romalı hukukçular, bu azat etme törenine kamusal bir biçim vermek için, jestleri cahil insanlar tarafından da anlaşılan bir yasal pantomim geliştirmişlerdi. Baba, tören sırasında oğlunun yanağına yumuşak bir tokat kondurur, mahkeme heyetiyle bir kişi olarak yüzleşmesi için çocuğunu onlara doğru çevirir. Yasa önünde cereyan eden bu sert münasebetin tiyatrosu, Yunanlıların, kişiliğin potası saydığı trajik dramı hatırlatır. Bu yüzleşmenin ardından, oğul mecazen persona'sını, yani maskesini takar, böylece mahkeme, yasal müzakerelerde konuşacak yeterlilikte bir güce sahip olduğunu kabul eder.
Peter Pesic, Çift Görmek (Fizik, Felsefe ve Edebiyatta Ortak Kimlikler), (çev. Mehmet Doğan), İstanbul; Boğaziçi Üniversitesi Yay., 2010, s. 61-62